top of page
  • Furkan Çapraz, Nilay Atabek

Ve Şimdi Pera Müzesi'ni Gezmenin Tam Zamanı!


Pera Müzesi’nde halihazırda ziyaretçilerini bekleyen “Ve Şimdi İyi Haberler” sergisi, Annette ve Peter Nobel Koleksiyonu’ndan eserleri sanatseverlerle bir araya getiriyor. Christoph Doswald’ın küratörlüğünü yaptığı sergi, medya ve sanat ilişkisini kategorize ederek resim, fotoğraf, kolaj, desen, yerleştirme, video gibi farklı formatlarda bizlere sunuyor. En üst kattan başlayarak serginin alt katlarına doğru inildikçe kitle iletişim araçlarıyla değişen sanat algısı gözle görülür biçimde fark edilebiliyor.


Sergide basının popülerleşmesiyle birlikte sanatın medyaya karşı nasıl bir tavır takındığını, fotoğraf makinelerinin kullanılmaya başlamasıyla portre sanatçılarının işlevsiz kaldığını ve son olarak internetin yaygınlaşmasıyla birlikte sanatın nasıl evrildiğini görebiliyoruz. Seçkideki eserler sayesinde ziyaretçiler, matbaadan son dönemde kitle iletişim aracı olarak kullanılan sosyal medyaya kronolojik bir yolculuğa çıkıyor. Sergi, Le Corbusier, Andy Warhol, Barbara Kruger, Christo ve Jeanne-Claude, Fernand Légér ve Mayakovski gibi birçok sanatçıya ev sahipliği yapıyor. Bu sanatçıların eserleri sayesinde aslında alakasız gibi duran “basın” ve “sanat” kavramlarının arasındaki bağ, gözler önüne konuyor.








Sergide başka neler görüyor olacaksınız?






Elmgreen ve Dragset’in “Burada Görülecek Hiçbir Şey Yok” isimli eserinde boş bir kağıdın ve bu boşluğun basın ve sanat için aslında bir başlangıç noktası olduğunu tekrardan hatırlıyoruz.



Burada görülecek hiçbir şeyin olmaması bizi rahatsız ediyor, çünkü biz basın ve sosyal medyada sürekli yeni içerik görmeye alışkınız, bu boşluk bizi tetikliyor; boş bir kağıdın sanatçının yaratıcı gücünü, basının içerik sunma ve yönlendirme güdüsünü sürekli tetiklemesi gibi.










Andy Warhol’un “Marilyn” eserinde de sergide çokça karşılaşabileceğiniz pop-art tarzının bir örneğini görmüş oluyoruz. Soğuk Savaş döneminde, yani sistemler savaşının toplumlarda yarattıkları değişimlerin en çok hissedildiği dönemde insanlar tüketici ve aylak bir toplumun parçası haline gelmeye başlamışlardı. Sanatçılar; böyle bir tüketim toplumunun tüketim ihtiyaçlarını, o dönemin reklamlarını ve insanların tükettikleri sanat ürünlerini temel alan eserler yaratmaya yönelmişlerdi, pop-art’ın çıkış noktası da aslında buna işaret ediyor. Andy Warhol da eserlerinde dönemin yıldızlarını bolca kullanarak üretimlerini oluşturdu.




SUPERFLEX' in "Kopyalıyorum Öyleyse Varım" isimli eseri de bizim oldukça içselleştirdiğimiz duygu ve düşüncelere ışık tutuyor. Bizler artık kopyalayabildiğimiz kadar var oluyoruz, yapılabilecek her şeyin yapıldığını ve artık yeni olan her şeyin bir eskinin kopyası olduğunu hissediyoruz. İletişim araçları ve sosyal medya dünyanın küreselleşmesinde ciddi anlamda rol oynadı, bu küreselleşme aynı zamanda son dönemde üretilen, yaratılan her yeni sanatı/ürünü anında gözlerimiz önüne seriyor; üretilebilecek her şeyin üretilmiş olması gibi çarpık bir düşünceye, umutsuzluğa bizi sürüklüyor. Kopya üretimlerin kopya olduğu artık bu basın ve sosyal medya sayesinde çok daha çabuk ifşa edilebiliyor, daha kolay gün yüzüne çıkıyor ama bu kopyalamayı tetikleyen konsept de zaten iletişimin bu kadar hızlı gerçekleşebiliyor olması.



Basın ve sanat üzerine düşünmemizi sağlayan, 12 bölümden oluşan bu karma sergiyi 7 Ağustos’a kadar ziyaret edebilir ve basın-sanat ilişkisinin yolculuğuna siz de dahil olabilirsiniz!

51 görüntüleme
Daha Fazlası: 
bottom of page