top of page
  • Aytuğ Akarlar, Meryem Karataş

Söz - Müzik: İkilem

Son zamanlarda seslerini sıkça radyolarda ve dizilerde duyduğumuz İkilem grubu ile müzik sektörüne ve kendi kariyer hikayelerine dair hoş bir sohbet gerçekleştirdik.



Perspective: İkilem kimdir? Grubunuzun nasıl kurulduğunu bizlere anlatabilir misiniz?


Serhat Karan: İkilem, 2019’un sonlarına doğru vücut buldu ama bunun evveliyatı tabii ki var. Grup, Uğur Ateş ve Serhat Karan’dan oluşuyor. Bu ikili yaklaşık 10 yıldır müziğin içinde. Reklam müzikleri, jinglelar, belgesel ve film müzikleri gibi müziğin birçok sektöründe bulunuyorduk zaten. Yaklaşık 1,5 senedir var olan bestelerimizi tekrardan kaydetmeye ve stüdyo aşamasına girmeye karar verdik. Bu oluşumun adı da “İkilem” oldu. Şu ana kadar 4 single’ımız bulunuyor. Her şey gayet iyi gidiyor, çok mutluyuz.


P: “İkilem” ismini nasıl buldunuz? Bir hikayesi var mı?


Uğur Ateş: Beraber müzik yapmaya karar verdikten sonra tabii ki bir şeyler kaydettik. O süreçte bir isim hala havadaydı. Bunu en son noktada düşünmeye başladık. Grubun ismi, içinde bulunduğumuz durumu ifade etsin istiyorduk. Eş dost, etrafımızda kim varsa herkese şarkıları gönderdik ve fikir alışverişi yaptık. En sonunda İkilem’de karar kıldık. Hem gayet az ve öz hem de bizim içinde bulunduğumuz birçok durumu çok iyi anlatıyor. Son zamanlarda fark ettim ki iki kişi olduğumuz için İkilem ismi olmuş gibi duruyor ama öyle bir şey yok tabii ki (gülüyor). Daha çok içinde bulunduğumuz ikilemlerle alakalı. Aslında birçoğumuzun yaşadığı ikilemler gibi biz isim konusunda da ikilemler yaşadık. Bir noktada İkilem’de karar kıldık ve gayet de mutluyuz.


P: “Bir Sebebi Var” oldukça ilgi gördü ve birden tanınmaya başladınız. Bu başarının arkasında yatan neydi, böyle bir başarı bekliyor muydunuz?


S.K: Stüdyo aşamasında birçok şarkı kendini zaten belli ediyor. Dört şarkımız da bizim için eşit önemde, eşit seviyede ve eşit inançta. Zaten hazır olmadığını hissettiğimiz bir şarkıyı içimize sinmediği için yayınlamıyoruz. “Bir Sebebi Var”ın yapım aşamasındayken bu inancımız şarkıya hemen yükseldi. “Bunu bekliyor muydunuz?” sorusu çok soruluyor ama ben rakamlara çok takılmıyorum. Fakat herkesin dinlemesini tabii ki de bir müzisyen olarak, çok doğal olarak istiyor insan. Şarkıların en ücra köşedeki insana bile ulaşmasını istiyor. Sanırım bu şarkı için de öyle oldu. Bekliyorduk doğru fakat bu üstten bir cevap gibi algılanmasın. Bu şarkıya çok inandığımız için bekliyorduk.


P: “Kaybolurum Gülüşünde” isminde bir parça çıkardınız. Bize biraz bu şarkının oluşum sürecinden bahseder misiniz?


S.K: “Bir Sebebi Var”, her yerde çalmaya başlarken biz “Kaybolurum Gülüşünde” için uğraşmaya başlamıştık. Bu da bir pandemi şarkısıdır yani o döneme denk geliyor. “Bir Sebebi Var”dan sonra gelecek olan şarkı çok belliydi zaten. O da bu

oldu. Ben şarkının sözünü müziğini bir taslak haline getirip daha sonra Uğur ile paylaştım. Böylece stüdyo aşamasına girdik.


U.A: Serhat bestenin üzerine uzun bir süre çalıştı. Bir gece “Abi artık tamam. Bir dinle, bana dönüş yap” diyerek bana attı besteyi. Bana gönderdiği ilk gece sabaha kadar dinledim şarkıyı. Beraber çalıştım diye demiyorum, ben çok sevdim şarkıyı. Yayınlanmadan önce çok dinledim bu single’ı. Gerçekten bin kez dinlemiş olabilirim çünkü bizim stüdyo ve aranje süreçleri uzun sürüyor. Bu şarkının hissi ve ruhu çok belliydi. Çabucak aslında çok ekstra yorulmadan stüdyo sürecine

başladık.


P: Sanat hayatınızda sizi en çok etkileyen kişi kimdir? Sizi etkileyen olayları şarkılarınızda konu alıyor musunuz?


S.K: Sözler, yaşanmışlıklar ile ortaya çıkıyor, bu kesin. Yakın arkadaşlar, komşular ve eski sevgililer gibi üçüncü kişilerden de ilham alıyoruz. Onların hayatı ile ilgili böyle bir okuma yapıp sözlere onları da yansıtabiliyoruz. İlla kendimden ya da Uğur’un kendisinden beslenme gibi bir durum yok çünkü bir müzisyen her şeyi görebiliyor.


U.A: Zaten müziğe yönelme sebeplerimden birisi, Serhat için de öyle olduğunu düşünüyorum, kendimi ve yaşadıklarımı seslerle daha rahat ifade edebiliyor olmam. Müzik ile bir şeyler anlatmayı seviyorum. Genellikle sevinç, mutluluk gibi duyguların yerine dertlerimi müzik ile ifade ediyorum. Ben daha çok bu işin hikaye anlatımı kısmındayım yani. İşin o hikaye anlatıcılığı kısmı çok güzel ama bunun dışında da birçok şey var. Tek bir şey ben de sayamam ama en önemlisini de söylemek isterim, aşk. Aşk çok özel bir duygu.


P: Beraber çalışmak istediğiniz bir isim var mı? İleride bir düet söz konusu olabilir mi?


S.K: Çok yakın planda bilmiyorum. Uğur ile bunu birebirde de konuşmadık ama bundan sonra yine bir single var gibi gözüküyor. Düet mevzusu da olabilir. Bizden çok daha farklı tınlayan ve çok sevdiğimiz insanlar var. Bence feat’in raconu ya da kalitesi öyle ortaya çıkıyor. Bizimle aynı türde, ayn tarzda, aynı şeyleri anlatan sanatçılar değil de bambaşka bir yerden ters köşe yapmış veya bambaşka bir kariyeri olan bir sanatçı ile feat yapmak tam olarak feat oluyor zaten. Bilmiyorum yani isim vereyim mi ama Mela Bedel demiştim ben daha önceki röportajlarda. Değişik olabilir, seviyoruz tarzını.


U.A: Mela dışında benim de aklımda bir isim yok. Nasip kısmet diyelim, bilmiyorum ki. Bu işler biraz da böyle oluyor sanırım. Bir araya gelince ya da bir yerde denk gelince “Hadi beraber bir şey yapalım.” diyerek yola çıkıyorsun.


P: Pandemide boş vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizin için pandemi verimli geçiyor diyebilir miyiz?

S.K: Dört şarkımız da pandemi döneminde dinleyenlerle buluştu. Yani bir buçuk senedir pandemi varsa, bizim ilk single’ımızdan itibaren şu anki son single’ımız da dahil olmak üzere hepsi pandemide çıktı. Doğal olarak bu dönemi verimli geçirdiğimizi söyleyebilirim (gülüyor). Onun dışında neler yapıyorsunuz diye sorarsan, ben müzik dışında bebek ile uğraşıyorum. Dizi veya film diyorsan da inan ki pandeminin ilk döneminde birazcık izlesem de bu aralar hiç izlemiyorum. Şu sıralar şarkılar ve ev ile uğraşıyoruz.


U.A: Kişisel olarak pandemi benim hayatımı pozitif yönde çok değiştirdi. Daha normal insanlar gibi bir ev hayatım oldu çünkü ben stüdyodan çok nadir dışarı çıkıyordum. Anladım ki sürekli stüdyoda olmak bir yere kadarmış. Bunun dışında başka hiçbir değişiklik olmadı, hala çok çalışıyorum. Dizi ve film konusuna gelecek olursak ben hep bir şeyler izliyorum. Onun dışında gerçekten başka hiçbir hobim yok. Pandeminin ilk döneminde telefondan sniper oyunu oynuyordum. Orada da mevzu çok başka yerlere gitti. Kendimi bir anda asker gibi hissetmeye başlamıştım (gülüyorlar).


P: Sizce müzik dünyasında kalıcı olmanın şartı nedir? Bu kalıcılığı sağlamak adına neler yapılmalı?


S.K: Ben sadece üretmek ve doğru bir şekilde bu sektörün içinde kalmak ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Bir müzisyen şarkı yayınlar ve konser verir. Bunun dışında prodüksiyon aşamaları oluyor, biliyorsunuz. Şu an bizim yaptığımız röportaj veya buna benzer radyo röportajları da oluyor. Böyle geçiyor müzisyenin hayatı. Bundan çıkılmadığı ve üretim az çok devam ettiği sürece kalıcılık da geliyordur bence. İlla her şarkının müthiş izlenmesi veya tıklanması gerekmiyor. Kalıcılık başka bir seviye çünkü.


U.A: Üretirken ve çalışırken hangi hislerle hareket ettiğin çok önemli. Ben daha sıcak bir bağ kurulması gerektiğini düşünüyorum üretilen şeylerle. O noktada da benim en değer verdiğim şey samimi olması. Bir şey bana samimi gelmiyorsa ben onu asla içselleştiremiyorum ama aynı zamanda yapılan her şeye gerçekten sonsuz bir saygı duyuyorum çünkü hepsi kendi içerisinde büyük emeklerden geçiyor.


P: Film ve dizi müziklerini devam ettirme planınız var mı? Yoksa daha çok İkilem’e mi odaklanacaksınız? Bu projelerinizi İkilem adı ile belki de film ve dizilerde görebilir miyiz?


U.A: İkisi tabii ki çok başka şeyler. İkilem’in prodüksiyonunu kendi duymak istediğimiz gibi tasarlıyoruz. İkilem, insanlara kendimizi bir x, y, z kişisi olmadan “Biz böyle hissettik, bu bizim için tamamdır. Biz bunu sevdik ve artık insanlarla paylaşabiliriz.” dediğimiz, bu tür şarkılar üretebildiğimiz yegâne yuvamız diyebilirim. Bunun dışında başka şeyler de yapıyoruz. Bunlara film müziğini, dizi müziğini, aranjeyi, birine beste vermeyi ve söz yazmayı örnek olarak verebiliriz ama kariyer hedefimiz olarak hayal ettiklerimiz tabii ki İkilem ile birlikte gezmek, insanlarla vakit geçirmek, müziğimizi paylaşabilmek, onlara eşlik edebilmek, onların müziğe eşlik ettiğini görmek… Bu noktada İkilem’in kariyer planı aslında şu an tam hedeflediğimiz gibi gidiyor. Mecburi bir şarkı yapalım gibi bir durumumuz yok. Çok güzel bir yerde İkilem, çok sıcak bir yerde.


P: Alternatif müziğin Türkiye’deki gelişimi ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Sizce herkes müzik yapabilir mi?


S.K: Alternatif müziğin Türkiye’deki gelişimini çok iyi görüyorum ama her müzikte olduğu gibi, buna klasik müzikler de dahil olmak üzere, iyi ve kötü örnekler oluyor. Gidişatı iyi görme sebebim de bağımsız bir tayfanın var olması. Aslında bağımsızlık illaki bir plak şirketine bağlı olup olmamakla da alakalı değil. Kendi içinde bağımsız duran bir kitle var. Herkesin müzik yapmasını destekliyoruz çünkü birincisi, gençlik müzik yapıyor. Kemik sanatçı kitlesinin yavaş yavaş kaybolduğunu göreceğiz. Herkesin devri bitecek demek istemiyorum ama birilerinin önü açılmak zorunda. Bunu da bence bağımsız kitle ve müzisyenler gayet iyi yapıyorlar.


U.A: Müzik yapmak çok kolaylaştı. Özellikle pandemi döneminde insanlar programları kullanmayı öğrendi ve herkes yükselişte olduğu için “beatmaker” olmaya başladı. Bu noktada ben kesinlikle sığ bir yerden bakmıyorum ama piyasanın içerisineki bir kişi olarak piyasanın bundan rahatsız olduğunu söyleyebilirim. Müzisyenlerin içerisinde “Böyle müzik mi olur?” diyen çok ciddi bir kitle var. Ama bence evet, böyle müzik olur. Bu noktada hepimizin bağımsız olduğunu düşünüyorum.



P: Müzikle uğraşan ve çıkış yapmak isteyen gençlere ne gibi önerilerde bulunabilirsiniz? Sizce müzik endüstrisine girmenin başlıca koşulu nedir?


U.A: Yola çıktığınızda karşınıza enerjinizi düşerecek bir sürü engel çıksa bile istikrarlı olmak gerekiyor. Bence işin püf noktası bu. İkinci olarak birilerinin size bir teklifle geleceğine ve bütün hayatınızın değişeceğine inanmanız gerekiyor. Buna inanıp hissediyorsanız bir şekilde gerçekleşiyor. Sadece sudan çıkmış balığa dönmemek için zamanı bekleyerek, dizi izleyerek veya instagramda gezerek değerlendirmemek gerekiyor. Bir de insanların korkmaması gerekiyor. Son iki üç senedir etrafımda gördüğüm veya yanıma gelen gençlerde hep böyle bir sıkıntı var. Aşık olmaktan korkuyorlar, üzülmekten korkuyorlar, hayal kırıklığından korkuyorlar ve bütün bu korkuların hepsi onları öyle bir yere soteliyor ki orada o küçük karanlıklarının içinde bir şey yapmaya çalışıyorlar. Bunu kesinlikle yapmamak gerekiyor. Bizim gibi müzikle ve daha duygu işi ile uğraşan insanların bu tür duygulardan korkmaması gerekiyor.


S.K: Onun dışında biraz sabır da gerekiyor bu işte. Sabır derken oturup beklediğin bir sabırdan bahsetmiyorum tabii ki. Geri dönüşler kötü de gelse sabrederek devam etmek var, beklemek var, çok aceleci olmamak var. Bunların hepsi bir zincir benim için.


P: Peki son olarak ikilemin yeni projeleri var mı? Bundan sonra bizleri neler bekliyor?


S.K: Bundan sonra bir single daha gelecek ama zaten “Kaybolurum Gülüşünde” çok yeni çıktı. Onun biraz daha demlenmesini, yol almasını bekleyeceğiz. Pandemiden dolayı tarihler zaten çok karışıyor. Bu yüzden tarih vermek de doğru olmaz. Şu anda Avrupa Müzik ile çalışıyoruz. Bundan sonraki single da muhtemelen oradan gelecektir. Bunun dışında yaza hayat biraz da olsa normale dönerse hayalimiz konser vermek.


U.A: Yaşadığımız dönem çok seri üretim yapılan bir dönem. İki hafta bir yeni şarkı çıkaran müzisyenler var. Biz, İkilem’i çok öyle bir yerde görmüyoruz. Paylaşmaya hazır hissettiğimizde “Hadi bunu yayınlayalım.” diyoruz ve paylaşıyoruz. Bunu kesinlikle bir planlama içerisinde yapmıyoruz. Aklımızda bundan sonra ne yapacağımza dair fikirler var tabii ama bu da çok değişken. Serhat yine bir gece bana mail atar, “Abi şunu dinlesene.” der ve tüm plan değişir. Bence böyle olması da çok güzel ama ben biraz sakin ve yavaş ilerlenmesi gerektiğini düşünenlerdenim özellikle bu tür şeylerde.

Etiketler:

532 görüntüleme
Daha Fazlası: 
bottom of page