top of page
  • Sera Arav

Renklerin Perspective'inden...

Mağara resimlerinden barok havasına, Barbie bebeklerden ekonomistlere renklerin spot ışıklarını masaya yatırdığım bir yolculuk ama tabii hepsi renklerin perspektifinden...

40.000 yıl öncesine dayanan tarihiyle insanlığa bir armağan olan pigmentler, bulunuş amacı dolayısıyla ilk olarak mağara resimlerine işlemişlerdir. Doğanın yansıması yoluyla ortaya çıkan renkler, temsil ettikleri anlamlarla yıllar boyu sürecek olan tartışmaların da odağı haline gelmiştir. Anlamları dönemlere göre değişiklik gösteren bu uçsuz bucaksız dünya, sanıldığının aksine her zaman masum ve canlı olmamıştır.


Orta Çağ’da din egemenliği altına giren Avrupa dünyası kiliselere isyanını sanatla duyurmaya karar verir. Sanata olan ilgi arttıkça renklerle olan ilişki de haliyle başka boyutlar kazanmaya başlar. Üretimin yasak olduğu ve “sadece Tanrı yaratma lüksüne sahiptir” inancının egemen olduğu bu dünyada yeni renklerin bulunması da yasaklanır. Günümüzde kelimelerle karşılığı parlak ve canlı olan renkler o yıllarda yasak ve vahşet olarak kabul görür. Renklerin yolculuğu bununla da sınırlı kalmaz. Rönesansın bakire “beyaz çiçeği”, Marie Antoinette'in dişiliğini ve egemenliğini vurgulayan altın sarısı, Barcelona'nın görmeden dönülmeyecekleri arasında ilk numarayı almayı başaran Sagrada Familia’nın geçişli renk paleti ve 80’lerin İngilteresi’nde tüm dünyanın sempatisini kazanan Spice Girls ile satış rekorlarına koşan renklerin altın çağı. Günümüzde ise modadan mimariye kadar uzanan bir paletin öncüsü aslında pigmentler. Alışverişe çıktığımızda artık modeller kadar renklere de bakıyoruz. “Bu eteğin siyahı yoksa almam.” ya da “ Gümüş takılar beni soğuk gösteriyor altın rengi veya rose yok mu acaba?” cümleleri artık şımarıklık olarak görülmüyor. Renk çılgınlığı sektörlerin ana şekillendiricisi olabiliyor.


Pantone her sene yılın rengini belirliyor ve bütün markalar koleksiyonlarının akışını değiştiriyor. “Ton sür ton”lardan tutun da “denim on denim”e kadar renkler artık her yerde giyilebilir formlarıyla bizi selamlıyor. Hürrem yüzüğünün yeşilinden JLo’nun ikonik yeşil Versace elbisesine, “yılın rengi eşittir yılın kazancı” politikası bitmiyor. Yeşili bir yerden daha hatırlayacaksınız, Montmartre sokaklarının deli dolu kızı Amelie. Kırmızının aşkının ve yeşilin sakinliğinin harmanlandığı bir paletin eseri olarak izlediğimiz Amelie, afişinden dekorlarına kadar muhteşem bir uyumun 2 saatlik izletisi. Sizi bilmem ama ben filmleri izlerken en çok renklerden büyüleniyorum. Sahnelerde duvarın üzerinde bir tablo asılıysa ve hele de o tablonun renkleriyle duvarın rengi uyum içerisinde odada bulunan karakterlere göz kırpıyorsa benim için o film tadından yenmez bir hal alıyor.


Renk paleti ve sahnenin duygusu ikilisinin uyumunu yakaladığını düşündüğüm favori 3 filmim ise şöyle; La La Land, The Grand Budapest Hotel ve son olarak Spirited Away. Eğer izlemediyseniz kesinlikle bu ayın izlenecekler listesine almanız gereken, renkleriyle sizi filmin içinde hissettirecek, film bittiğinde sanat ekibine şapka çıkartacak, kompozisyonu yüksek filmler bunlar; bir göz atın derim. Bir defa izleyene “bu yetmez bir kez daha izlerim ben bu filmi” etkisi yaratan filmlerden “bu yetmez bir tane daha yiyeyim” etkisi yaratan fast-food logolarına hızlı bir geçiş yapıyorum. İnsanda yedikçe yiyelim etkisi yaratan, dışarıdan bakılınca güven veren sarıyı sokaklardan tanıyoruz. Zira kendisi McDonalds, Burger King gibi zincirlerin favori logo rengi. Ama siz bunu zaten biliyordunuz çünkü kendisi yıllardır “renklerin günümüzde etkisi” konulu başlıkların favorisi. Biraz da çok değinilmeyen ama sinsice bizi etkisi altına alan renklere gelsin sıra. Örneğin Facebook, Twitter,BMW, Volkswagen gibi teknoloji ve araba firmaları yıllardır mavinin huzurunun ve güveninin arkasına omuz dayıyor. Tatlı mı tatlı pembe Marie Antoinette yıllarında yaptığı kadınsı patlamayı, pastalardan Barbie bebeklere bugünlere kadar taşımayı başarmış durumda. “Siyah bir renk midir?” tartışmalarının baş kahramanı sert ve asil siyahımız ise Chanel, Prada, Cartier gibi markaların logolarına yerleşmiş halde bize üstten üstten bakarken adeta asilliğinin keyfini sürüyor. İngiliz avangardını podyumlara taşıyan Gareth Pugh’un “siyah içinde düşünüyorum” sözü aklıma geldi şimdi. Bu sözden yola çıkarak biraz siyahla ilgili yorumlara yöneldim ve internete yazdım “siyah hakkında söylenmiş sözler” Önüme Karl Lagerfeld, Coco Chanel, Christian Dior gibi isimler çıktı.


Hiçbir şefin ya da ekonomistin sözüne rastlamadım ve düşündüm acaba siyah içinde düşünen sadece lüksün temsil ettiği modacılar mı? Peki şefler ve ekonomistlerin rengi ne? Şeflerin rengini bulma arayışımda çeşitli kaynaklara başvurdum fakat sonuç siyahın keskinliği gibi net olmadı. Şeflere yemek sanatının getirisi olarak doğanın bütün renklerini uygun gördüm. Elmanın kırmızısı, limonun sarısı, otların yeşili ve daha pek çoğu şeflerin emrine amade benim için. Şeflerin mahareti ve hayal gücümün oburluğu ağzımı daha fazla sulandırmadan ekonomistlere geçtim bu sefer. Renk bulma ve özdeşleştirme arayışım son hızıyla devam ederken çok da düşünmeden paranın rengi geldi aklıma; yeşil. Yeşili ekonomistlerin rengi olarak kafama kazıdım, tamam ama bütün banknotlar yeşil değil ki niye şimdi geldi aklıma bu renk? ABD’nin meşhur 100 dolar yeşili hiç kullanmasam da para denince aklıma gelen ilk şey oldu. Rengin etkisinden midir bilinmez yeşil ile ekonomistler birbirine yakışıyor benim kafamda. Bir bakıma da olay bu zaten birileri insan psikolojisi ile renklerin bağıntısını çözüyor ve bağdaştırmalarla önümüze sunuyor. Bu düzen, anlamlar ve dönemler değişse de günümüze kadar bizi izliyor.


Her insanın moduna yönelik o an gördüğü renklerin anlamları da değişebiliyor tabii, stabil bir bağdaştırma söz konusu olmuyor hiçbir zaman (ekonomistle yeşili bağdaştırmak da buna dahil). Her bireyin kendi iç dünyasını yansıtan pigmentler haline geliyor renkler. Sinirli ve mutlu iki birey kırmızı rengini gördüğü zaman biri nefret diğeri aşk olarak anlıyor. Oyunbozan renklerin dünyası sizin de anlayacağınız üzere oldukça karışık. Bize düşen filmlerin şehvetine, mimarinin büyüleyiciliğine, modanın tarzına bir de renklerin gözüyle bakmak oldu.


Peki hiç düşündünüz mü, siz bugün hangi renksiniz?


22 görüntüleme

Comments


Daha Fazlası: 
bottom of page