top of page
  • Defne Tatlıçeşme

Her Zaman Yeni Bir Murat Pilevneli

Sanat sektörünü işlerken Türkiye’de sanat denince akla ilk gelen isimlerden Murat Pilevneli ile buluştuk. Murat Bey’in dinamik ve samimi perspektifinin size de ilham vermesi dileğiyle...



Perspective: Bu sayımızda sanat sektörünü işlememizin bir sebebi de sanatın Türkiye’de geri planda kaldığını düşünmemiz. Sanatçıları herkes biliyor ancak sektördeki diğer alanlar ve yapılan işler bilinmiyor bizce.


Murat Pilevneli: 2013 yılında İstanbul Art News gazetesini kurma sebebim tam da buydu. Sanat denen olayın ne kadar büyük bir sektörü olduğunu ve ne kadar çok sanat işinin yapıldığını gözler önüne sermekti. Sanat, Türkiye’de çok zorlanıyor. Teşviği yok, alıcı sayısı yüksek olsa da galericiler rahat hareket edemiyorlar; ne kadar kaliteli işler yapsalar da kendilerini gösteremiyorlar. Görünenler hep sosyal ortamlarda daha çok etkin olan insanlar oluyor, bu kişiler de nispeten daha azlar. Gazete de tam olarak bunu gösteriyordu: Bu bir sekör; bu sektörün içinde sanatçılar var, galericiler var, eleştirmenler var, müzeler var, enstitüler var, koleksiyonerler var, var da var.


P: İstanbul Art News’u çıkartmaya başlama sebebiniz Türkiye’de yapılan işleri yurt dışına tanıtmaktı, bu amacınız gerçekleşti mi?


M.P.: Hayır. İlk olarak Türkiye’de bu gazetenin ne olduğunu gösterelim sonra teşviğini alıp İngilizce yayınlayalım diye düşündük çünkü Türkiye’de siz hayalinizi gerçekleştirdikten sonra insanlar takdir edip teşvik veriyor. Yaratmak isteyen ve aklında güzel fikirleri olan insanları destekleyen ve anlayabilen insan sayısı çok az Türkiye’de. Ben yayıncılığa inanan birisiyim. 2017’de tekrar galeri açtığımda tarafsız yayının bir şekilde tehlikeye girebileceğini düşündüm. Gazete, hem okuyucu hem de reklam açısından kendi ayakları üzerinde durabilecek niteliğe sahipti ancak ben artık taraflı biri olduğum için galeride, gazeteyi kapattım.


P: Resim bölümü mezunusunuz. Hiç okuduğunuz mesleği yapmayı düşünmediniz mi?


MP: Bazen hayat, insanı bir yerlere sürüklüyor. Sanat aslında çok tesadüfi oldu, benim için. Dayım, Mustafa Pilevneli, bir ressam. Ben çok uzun zamanlarımı onla birlikte geçirdim. O yaşlar çok da kolay değil; aklınızda fikirler var ama tam olarak ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Ben de bir şekilde kendimi üniversitede, resim bölümünde buldum. Ben her zaman ticarete daha yatkın ve ilgiliydim, aynı zamanda yetenekli de değildim. Müthiş bir resim yapmanızın artık sanatsal olarak bir değeri yok. İçerik ve konsept çok daha önemli hale geldi. Realist bir resim yapmak artık zanaata giriyor, zanaat da önemli değil artık. Ben o dönemler, sanatçı olamayacağımı ama yine sanatla ilgili başka bir şey yapmam gerektiğini düşündüm. Almanya’da doğduğum ve Almanca bildiğim için tesadüfi olarak okula bir proje için gelen Alman bir sanatçıya tercümanlık yaptım. Derken beni Beral Madra ile tanıştırdı ve ben Beral Madra ile çalışmaya başladım, ona sponsorluklar bulmaya başladım. Evrile evrile bu noktaya geldik, ticaret ve sanat işine.


P: Bir röportajınızda bulunduğunuz mekanın önemli olmadığını belirtmiştiniz. Galerist, Dolapdere Pilevneli veya Pilevneli Fabrika’ya dair bağlanma hissi yaşamadınız mı?


M.P.: Ben durağanlığa inanan birisi değilim. Her şeyin gelip geçici olduğuna inanıyorum. Sanat hep ilerleyen bir şey, formu da hep değişiyor. On sene önceki kuralların şu an hiçbir geçerliliği yok, bundan on sene sonra da başka belki gazetelerin geçerliliği olmayacak. İnsanın kendi içinde kendi yerini bilmesi gerektiğine inanıyorum. Aslında her şey bir kabuk; Galerist bir kabuktu, bu Fabrika bir kabuk. Kabuğun içindeki beyin önemli, beyin yaşamaya devam ediyor. Bu bulunduğumuz odayı bile Türkiye’nin en gözde sanat mekanı haline getirebiliriz, yeter ki fikir olsun. Bu düşünce belki herkes için geçerli olmasa da beni teşvik ediyor: Her seferinde yeni bir şey yaratmak ve yeni bir form bulmak.


P: Galerinizde sergilenecek eserleri veya eserlerine yer verdiğiniz sanatçıları nasıl seçiyorsunuz?


M.P.:Tamamı tesadüfi; sohbetlerden, yan yana gelmekten. Bana hep kiminle çalışacaksın diye soruyorlar, önemli değil ki. Ben, sanatçı olacağım diyen insanların çoğunun eşit yetilere sahip oldunu düşünüyorum sadece herkesin yeteneği farklı. Benim için aynı dalgada olabilmek, anlaşabilmek önemli. O hissiyat önemli. Bazen bir sanatçıyla işlerini görmeden anlaştığım bile oluyor; onla olan sohbetimden, onun aklındaki fikirlerden dolayı. Zanaat artık önemli değil, önemli olan beyin ve görüş. O tuttuğu zaman, bir şekilde çalışıyorsunuz.


P: Bir gününüz nasıl geçiyor? Neler yapıyorsunuz?


M.P.: Bütün gün telefonlar ve maillerle geçiyor. Ayın en az on günü, günü-birlik seyahatlerle geçiyor. Mümkün olduğunca arabamda müziği açıyorum, sokakta giderken kendimle kalıp düşünüyorum. Benim en çok ilham aldığım an, o an.


P: Sanatın sektörleşmesi veya sektörleştirilmemesi gerektiği her zaman tartışılan bir konu, sanatın bir sektör olması konusunda siz ne düşünüyorsunuz?


M.P.: “Sanat para için mi?” konusu hep hor görülen, konuşulmaktan kaçınan bir konu. İstanbul Art News’ta biz ilk olarak “piyasa eki” diye bir şey yaptık. Adı üstünde “piyasa eki”. Oraya sanatçıların eserlerinin grafiksel hareketlerini, trendlerini koyduk. Yani tabii ki de sanat bir sektör olmak zorunda. İnsanlar bir şeye para ödüyorsa bunu konuşmak zorundasınız. Sonuçta biz ticaret yapıyoruz; bir eseri alıp onu ticari bir meta haline getiriyoruz. Bu bir sektör. Büyük bir ticari tarafı var bu işin bu nedenle bir ciddiyet gerekiyor. Sektörün ilerleyememe sebebi de aslında bu amatör ruh, amatör ruh ile hiçbir yere gelinmez.


P: Peki Türkiye’deki sanat sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?


M.P.: Sanatın sektöreleşmesi çok önemli ama maalesef Türkiye’de yapılabilmiş, başarılabilmiş bir şey değil. Türkiyedeki sanat ortamında birlik ve beraberlik duygusu yok. Birçok sektör için bu durum böyle olabilir ama en azından ticari menfaat çerçevesinde organize olmak gerekir; Türkiye bunu bile yapamıyor. Bu sektörün aslında çok daha güçlü olması gerekirken birlik olunmadığı için güçlü olamıyor. Hakettiği seviyede değil, yakın zamanda da ulaşacağını düşünmüyorum.


P: Sizin perspektifinizden “sanat”ı tek bir kelime ile tanımlayabilir misiniz?


M.P.: Samimiyet. Samimiyet- gerçeklik- çok önemli bir şey.


162 görüntüleme
Daha Fazlası: 
bottom of page