top of page
  • Emre Göler

Kadınlığını Reddedenler: Burneşalar

Arnavutluk,yıllar yılı Osmanlı İmparatorluğunun sancağı altında kalan, dağlık topraklar üzerine kurulu bir ülke. Coğrafyası, kültürü, şarkıları, yemekleri hatta küfürleri bile bize o kadar yakın ki. Töre ve kan davaları yüzünden erkek egemen toplumda köşeye sıkışmış kadın kimliği, sadece Türkiye’nin gerçeği değil; aynı zamanda Arnavutların da bir zamanlar hayatlarının bir parçasıydı. Kartalların Ülkesinde, kadınlığını bırakıp erkeklerin dünyasına kabul edilen “yeminli bakirelerin, "Burneşalar’ın" hikayesidir bu.



Avrupa'daki Katolik ruhban sınıfından, Orta Afrika'daki kabilelere kadar bekaret yemini pek çok kültürde var olan bir kavram.Arnavutluk’un dağlık kesiminde bu gün sayıları 50 ile 200 arasında olan Burneşalar ise yitip gitmekte olan bir uygulamanın tanıkları. Burneşalık uygulanış itibariyle bacha posh’lara çok benziyor ama Afganistan’daki bu emsallerine karşılık Burneşalar bu seçimi kendileri yapıyorlar. Bu seçime onları iten sebepler ise çeşitlilik göstermekte.


Arnavutluk’ta Kanun olarak adlandırılan sosyal kurallar bütünü, sosyal yaşamda tamamen erkek hakimiyeti oluşturuyor. Pantalon giymek, saat takmak, içki ve sigara içmek, şarkı söylemek, oy kullanmak, mal mülk satmak erkeklere özgü haklardan Kanun’a göre. Miras, kan davaları, şahitlik gibi konularda din farkı gözetmeksizin kadına yarım insan değeri biçilen bir kültürün ortaya çıkarttığı Burneşalık, 15. Yüzyıla dayanan bir uygulama. O dönemde daha özgür bir hayat talebi olan, çalışmak isteyen ve evlenmek istemeyen genç kadınlar; ihtiyar meclisi önünde hayatları pahasına dönülmez bir yemin ediyorlardı. Yemini eden kadın, artık bir erkek olarak kabul görüyor, çalışabiliyor, mirastan tam pay alabiliyordu. Asla bir erkekle cinsel ilişki kuramayan Burneşalar’ın isimleri ile birlikte hayatları da değişiyordu tamamen. Bu uygulamanın sosyal hayattaki dezavantajı ise kan davalarında da erkek sayılmaları, yani ölümlerinin kadınların aksine tam ‘kan parası’ etmesi.


Geçiş, yemin eden kadın için çok sancılı bir sürece gebe. Modern kültürle yetişen insanlar için oldukça acıklı hikayeleri var bu insanların. Bir tanesi, ismi henüz Dila iken köyün en yakışıklı delikanlılarından biriyle evlenecek. Söz kesilmiş ve aileler nezdinde olay resmiyet kazanmışken Dila evleneceği adamın kendisini aldattığını öğreniyor. Bu durumu ailesine anlatırsa olay bir kan davasına dönüşecek ve nice hayatlar sönecek. Kıyamıyor sevdiklerine Dila, nişanı bozmak için ediyor yeminini. Günümüzde doksanlı yaşlarda olan Dila o günden bu güne reddedilmiş kadınlığıyla bir erkek olarak yaşıyor.


Bir başka hikaye ise yetmişlerindeki Diana’nın hikayesi. O yıllarda Diana’nın ailesindeki erkeklerin hepsi birer birer kan davasının kurbanı olmuşlar. Ailede erkek kalmayınca da ailenin kadınları hem aileye erkeklik yapması hem de kan davasını sürdürmesi için onu seçmişler. O ise itiraz etmiyor, zira abilerinin ölü bedenlerinin görüntüsü hiç gözünün önünden gitmemiş. On sekiz yaşından beri ailesine sahip çıkıyor.


Şimdilerde Rahman olarak anılan Rahime ise çok zorlu bir çocukluk geçiriyor ve kendisine bakan, çok sevdiği abisi bir trafik kazasında öldüğünde onun ailesine bakabilmek için içiyor bu dönülmez andı.


Eskiden çok büyük bir saygı gören Burneşalık müessesesi, günümüzde Arnavutluk’ta yaygın değil, öyle ki şehirli Arnavutluk gençlerinin büyük bir kısmı onların varlıklarından haberdar bile değil. Yeni dönemde kadınların toplum içindeki konumları güçlenmiş, hakları genişletilmiş. Kırsalda hala Kanun’un tesiri sürse de, şehir modern bir yaşam döngüsü içinde nefes alıyor.Buna rağmen Burneşalar, onları tanıyanlar tarafından hala çok büyük bir saygı görüyor. Bu insanların kadınlıkları ise sadece mazideki kırılma noktalarının siyah beyaz hatıralarında kalıyor.

 

Kaynakça: National Geographic :Taboo

Elif Ural:Burneşalar Ropörtajı/ http://www.ekonomikdurum.com/haber/arnavutlarin-kadin-adamlari-burnesalar/2705/

http://www.gq.com/story/burrnesha-albanian-women-living-as-men

458 görüntüleme
Daha Fazlası: 
bottom of page